Yönetim Uyuma! Geleceğe Sahip Çık!
İş hayatına ilk başladığım yıllardı. Yabancı bir misafirimizle bir iş görüşmesine girmiştik. Beş altı kişinin katıldığı sıcak bir öğleden sonra toplantısında orta yaşın biraz üstündeki misafirimiz görüşmelerin ortasında şekerleme yapmaya başladığı zaman ben kendimi tutamamış ve gülmemek için dışarıya kaçmıştım. Geldiğimde uyanan bey ilerleyen dakikalarda birkaç kez daha dalmıştı uykuya. Daha sonraki yıllarda bir çok toplantıya katıldım işlerin gereği olarak ve bu toplantılarda bir çok kişinin zaman zaman başlarını yönetme yeteneğini kaybettiğini, onlar aşağı doğru gittiğinde uyandıklarını ama biraz sonra tekrar uyuduklarını gözlemledim. Ne tatlı uyuyorlardı. Hatta bir keresinde üç kişilik bir görüşmede bir kişinin uyuduğunu gördüm.
Başlangıçta şişman ve orta yaşın üstündeki kişilerin kendilerinden geçtiklerini ve uykuya daldıklarını düşünür ve biraz acırdım onlara. Sonra ben de orta yaşlara gelince bir çok toplantıda sıkıldığımı ve uyuklamama ramak kaldığını hissettim. Arada dışarı çıkıp yüzümü yıkadığım oldu hatta. Kendime kızdığımı ve “yaşlanıyor muyum?” diye sorduğumu hatırlıyorum. Daha sonra bu konuda biraz daha düşündüm, kendime haksızlık etmemem gerektiğini anladım. Bir süre toplantılarda bir yandan diğer insanları izledim, öte yandan kendi davranışlarımı dışardan gözlemlemeye çalıştım ve sonunda toplantılarda uyumanın nedenini buldum. Bunun temel nedeni, güçlendirici etkileri olmakla beraber, ne yaş, ne oda sıcaklığı, ne toplantının öğleden sonra yapılıyor olmasıydı; bunun nedeni kişinin toplantının içeriğine katılmaması. Yani konuşulanlar sizi ilgilendirmiyorsa ya da size söyleyecek bir şey düşmüyorsa, siz seyirci olarak kalıyorsanız, toplantının gidişatını ilgilendirecek her hangi bir söyleminiz ya da eylem öneriniz yoksa, o toplantıda uyuklamaya mahkumsunuz.
Böyle bir durumda çıkartılacak birinci ders sizi ilgilendirmeyen toplantılara katılmamanız, ikinci ders ise katıldığınız toplantılarda aktif olmak, iyi dinlemek ve gerektiği yerlerde müdahale ederek katılımcı olmaktır.
İş hayatındaki toplantılardan hareketle bir çok insanla kesiştiğimiz ve birlikte yaşadığımız hayatın kendisi ile ilgili bir benzetme olarak göstermek istiyorum toplantılardaki uyuma olgusunu. Hayatta uyuyup kalmak; olanlarla ilgilenmemek, verileri değerlendirememek, alınan kararlara katkıda bulunmamak olarak düşünülebilir. Eğer hayat sizin hayatınızsa bunları yapmamak hayatınızın kontrolünü elinizden kaçırmanız demektir. Siz aktif değilseniz birileri aktif olacaktır ve kararları alacaktır. Siz uyuduğunuz için ancak olanların sonucuna katlanmak zorunda kalacaksınız. Ama siz vücudunuzun yöneticisine yani beyninize uyumama komutunu verebilirseniz hayata katılacak, zamanında müdahale etme olanağını elinizde bulunduracak, yaşamınızı sürdürecek, hayatınıza renk katacak ve hayat yemeğinizin katkılarını kendiniz temin edip kendiniz karıştıracak ve pişireceksiniz.
Yönetim uyursa hayatınızın sorumluluğunu üstlenmemek ve başkalarına suç yüklemek ve kendi çıkarlarınızı başkasının düşünmesini beklemek durumunda kalacaksınız ki, bu tip davranışların sizi her hangi bir limana ulaştırmayacağını tahmin edersiniz.
Doğal olarak toplantıda da hayatta da uyuyan insanlara kimse değer vermeyecek, alınan kararlara ortak etmeyecek, herhangi bir konuda fikrini sormayacak ve bu durağan kişinin rüzgârlara kapılıp gitmesine göz yumulacaktır. Bu hal ise hep merak ettiğimiz ama hiçbir zaman bilmemizin mümkün olmadığı geleceğimiz için o kadar açık bir ipucudur ki. O zaman derhal maçlardaki seyircilerin yaptığı gibi yönetime sesli bir mesaj gönderip geleceğimize sahip çıkmasını istemeliyiz.
Fuat Yalçın
Not: OffCourse'un Hedeflere Ulaşmak Eğitimine hemen kayıt yaptırıp, bulunduğunuz yerden eğitim almaya başlayabilirsiniz.