Mutluluk ve Oyuncak Müzesi
Müzeler tarihin şahitleridir. Bunu kim demiş bilmiyorum. Belki ben demişimdir. Bugünü anlamak istiyorsak gözümüzü kulağımızı, algımızı açmak gerekir. Geçmişi anlamak istiyorsak okumak, gezmek araştırmak gerekir. Tabii ki durumun da temelinde merak ve istek olmalıdır. Müzelerin iyi tarafı hem görürsünüz, dinlersiniz, hatta dokunmak yasaktır ama o kadar yakına varırsınız ki dokunmuş kadar olursunuz, hem, okursunuz hem içinde yaşarsınız. Hem de sizin hayal etmenizi sağlar. Müze deyince ben British Museum, Louvre, İstanbul Arkeoloji Müzesi karşısında saygıyla eğilirim. Londra Natural History Museum bilirim bir tek. Hadi abartmayayım, Doğal Tarih Müzesini en beğendiğim müze olarak hatırlarım. Oyuncak Müzesi olur mu peki? Olmaz mı? İlk kez 1992 yılında Londra’daki Oyuncak Müzesini gördüğümde şaşkınlığa uğramıştım. Yıllar sonra Sunay Akın’ın İstanbul’da bir oyuncak müzesi kurması hem cesaret, hem ileri görüşlülük hem de elleri sıkılacak bir davranış. Müzede neler olduğunu gidip görenlere bırakalım ama salt müze kavramını oyuncakla birleştirmek nesiller arası bir geçişe önderlik etmek demek.
Peki bireyin özelinde oyuncak ne anlam taşır? Bir çocuk için oyuncak bir nesnenin var olduğu halden sıçrayarak bir kimliğe bürünmesi veya gerçeğinin yerine modelinin parmakçıkların arsında dolaşması ve işlevini yapması ya da yapar görünmesi demektir. Tam anlamıyla canlandırma yetisi. Yani hayallerin bir nesne üzerinden görünür hale getirilmesi. Ve bunun sonunda tabii güzel vakit geçirilmesi, akış içinde zamanı yaşamak ve belki yanında başka bir kişi daha varsa onunla birlikte hoşça zaman geçirmek.
Bir yetişkin içinse oyuncak, aynı müzede yaşanılan haller ve üzerinde surf yapılan hayaller gibidir. Bu kez modelleme yerini geçmişe, anılara bırakır. Bu kez bir nesne sizi alıp doğduğunuz sokağa götürür ya da ilkokul bahçenize, o zamanki duygularını yaşayarak. Artık kimse kalmamıştır ya o civarda. Bir anılar, bir sen, bir de küçük sarı otobüsün, bir de memesi düğümlenerek katlanmış, derisi eskimiş top ya da bir tank sağa sola dönen, belki de ses çıkartan ve bir kurşun asker. Hepsi burnuna doğru süzülür, onlar süzülür senin direklerin sızlanır, anılara dokunmak istersin. Heyhat... Müze şimdi senin çıpan olur geçmişe atılan.
Ne zaman mutlu olmak isterseniz (anılar arasında dolaşacağınız kesin olan ve duygular şelalesinde gözyaşları ile buluşacak olan) bir müze gezin.
Fuat Yalçın