Mark Twain: “Doğruları Söylersen Aklında Başka Bir Şey Tutmana Gerek Kalmaz”
Bu söz çok basit gibi görünen ancak yaşamı kolaylaştıran sözlerden birisi. Bu sözün yaşamı nasıl kolaylaştırabildiğine girmeden önce iş yaşamımdan bir örnek vermek istiyorum:
90’lı yılların ikinci yarısında bankada çalışmaya başladım. Tuhaf bir yöneticim vardı, onu izlerken sürekli olarak ‘Ben bu işi beceremeyeceğim’ hissine kapılıyordum. Bir işlemle ilgili olarak kur bağlamak için Hazine Bölümünü arayıp firma için uygun bir oran istiyor ancak bu talebi gerçekleşsin diye firmanın ihtiyacını olmadık şeylerle süslüyor, ardından firmadaki yetkiliyi arıyor, hazine bölümünün hiçbir zaman söylemeyeceği şeyleri söyleyerek bu oranı çok zor aldığını ancak sürenin çok kısıtlı olduğunu anlatıyor, sonra müdürü arayıp aynı olayı başka bir şekilde aktararak ondan destek istiyor, bense bu sahneleri izlerken iş yaşamım ve geleceğimden endişe duyarak oturduğum yerde eziliyordum. Kabul etmeliydim, yöneticim bir ip cambazı gibiydi, hiç beklemediğim bir yerde -aslında pek de gerek yokken- ters parende atıp gene ipin üstünde yürümeye devam edebiliyordu. Tabii ki şubedeki müşteriler de dahil herkes duyuyordu bu hararetli telefon konuşmalarını. Pazarlıklar bitip iş bağlandığında ise bütün şube olarak seviniyor, derin bir oh çekip yöneticimizin liderliği ve diğer çalışanların da takdirleri eşliğinde yorgunluk kahvelerimizi içiyorduk. İş gerçekten çok zordu: Bağırmak, yalvarmak, yemin etmek, olmayan hikâyeler uydurup sahte çığlıklar atmak gerekiyordu başarıya ulaşmak için. Gerçek şu ki, dolmuşta para uzatmak için bile ‘Acaba uygun zaman şimdi midir?’ diyerek üç durak bekleyen benim gibi birisi için böylesi bir performans hayal edilebilir bile değildi. Aklımdaki soru hep aynıydı: Bir tiyatro sahnesinde bile abartılı duracak bu tür hareketleri acaba günün birinde ben de yapabilecek miydim?
Zaman hızlıca akıp geçti ve bir gün o çok korktuğum an geldi. İlk kez bankanın hazinesini arayıp kur bağlamam gerektiğinde telefonu çevirip kimsenin duyamayacağı kadar korkak bir sesle falanca müşteri için kur istedim. Karşımdaki kişi hemen bir rakam söyledi. Tüm cesaretimi toplayıp, “Müşteri birçok banka ile pazarlık yapıyor, elinde başka bir bankadan daha iyi bir kur olabilir, bizim vereceğimiz kur onlarla rekabet edebilir mi?” diye sordum. Hazine yetkilisi kısa bir süre içinde bağlanmak kaydıyla daha iyi bir kur verdi. Müşteriyi arayıp hem kuru hem de zamanın kısıtlı olduğunu söyledim. Müşteri iki dakika izin isteyip, beni telefonda beklettikten sonra kuru bağlamamı istedi. Aman Tanrım. Lanet okumaya, ona buna laf sokmaya, çığlıklar atıp yalanlar söylemeye, bahaneler üretip müdüründen falancasına kadar birilerini aramaya gerek kalmamıştı. Yılların yükü kalkmıştı omzumdan, Hatice Hanım’dan bir kahve istedim. “Çok meşgulüm, kendin yap” dedi. Mutfağa gidip kahvemi yaptım. Kimse fark etmemişti başarımı ama olsun. İçim içime sığmıyordu.
İş yaşamımın başındaki pek çok korkumun yersiz olduğunu sonradan anladım. Yıllar geçerken bakış açım da değişti, karmaşık işlerden, kalabalık laflardan, her gün değişen açıklamalardan kuşku duyar oldum. Bir gün Mark Twain’in yukarıdaki sözünü gördüğümdeyse taşlar tam olarak yerine oturdu. Gereksiz yalanlar söyleyerek bir işi çözeceğim diye bir kere abartmaya, süslemeye, eksik anlatmaya başlayınca artık enerjinizin önemli bir bölümünü de sadece bu tuhaf gerekçeleri açıklayıp hatırlamaya ayırmak gerekiyordu. Bir süre sonra hatırlanacaklar listesi yapılacak işler listesinden daha uzun olmaya başlıyordu.
Bir işi gösterişsiz ve doğrulardan sapmayarak yapmanın hem müşterileriniz, hem çalışma arkadaşlarınız, hem de çalıştığınız işletme açısından daha ucuz, daha hızlı ve çok daha fazla güven uyandırıcı olduğunu unutmayın.
Burak Kaya
Not: Hedeflere Ulaşmak Eğitimine katılarak bu konudaki yetkinliklerinizi artırabilirsiniz. OffCourse'la dünyanın her yerinde, kişisel bilgisayar, tablet veya akıllı telefonunuz üzerinden eğitim alabilirsiniz.