“Korkak, Tehlike Olmadığı Zaman Yumruğunu Sallar”
Goethe böyle demiş. Ben bu sözü tersten ele almak istiyorum. Hepimiz çevremizde havaya yumruk sallayan veya tehditkâr bir tonda konuşan insanlar görmüşüzdür. Bu kişilerin belli durumlarda uysal ve sessiz kalabilirken bazı durumlarda çileden çıktıklarına da tanık olmuşsunuzdur. Durduk yere, kendiliklerinden kıvılcım alan bu kişilerin nasıl olup da bu şiddet zamanlarını böylesine incelikle ayarlayabildiğine şaşarsınız.
Kendisini güvende gördüğü anda esip gürleyen bir kişi aslında korkusunu dışa vurmakta, korkaklığını bastırmak için gözdağı vermektedir. Bu davranışının riskli olabileceği durumlardaysa sessiz kalarak tehlikeye odaklanmaktadır. Yaşadığı tehlike onu tepki göstermeye yönlendirse de, kendisini güvende hissetmediği an bundan cayacaktır. Kişi, soğukkanlılıkla fırtınanın dinmesini bekleyip fırtına dindikten sonra parlayarak aslında tehlikeyi savuşturmaktadır. Mesaj son derece açıktır: “Öylesine korkuyorum ki, tehlikeyle yüzleşmeye ne gücüm, ne cesaretim var.”
Sürekli saldırgan tavırlar gösteren, işyerindeki çalışma arkadaşlarına soluk almadan bağıran bir kişiyi düşünelim. Sormamız gereken soru şu olmalı: Bu kişi üstleriyle de aynı tonda konuşabiliyor mu?
Ya da yaşamın içinden başka bir örnekten yola çıkalım. Bazı kişiler silahı, erkekliğini kanıtlayan veya tamamlayan bir öğe olarak görüp kendilerini göstermek için yerli yersiz ateş ediyorlar. Düğünlerde, kutlamalarda ortaya çıkan bu silahlar, kimi zaman sokakta yürüyen ya da evinin balkonundan dışarıyı seyreden bir insanın yaralanmasına yol açıyor. Elbette silahı ateşleyen açısından bir tehlike yok. Ancak bir çatışma anında aynı kişiyi elinde aynı silahla görebiliyor muyuz? Sorgulamamız gereken şey bu olmalı.
Korkakların güvendikleri şey genellikle kendileri değil. Dikkatle bakarsanız gözlerinin hep çevrede olduğunu göreceksiniz. Kalabalık bir korkaklar grubu düşünün, hep birden bağıran, çağıran, birbirinden destek alan insanlar. Böyle bir topluluk içinde sorgulamamız gereken şey ise bu topluluğu oluşturan kişilerin tek başına olduklarındaki tavırları olmalıdır.
Çevremizde, ufak sorunlar karşısında parlayan, sürekli olarak sinirli olduklarından söz eden kişilerin aslında korkak insanlar olduklarını bilmek bizim için bir avantajdır. Bunu bildiğinizde karşınızda sergilenen sinir nöbetleri veya saldırgan tutumlar giderek etkisini yitirmeye başlar. Etkinin azalması kişiyi daha da saldırgan hale getirebilir ancak artık ne yapsa işe yaramaz. Korku duvarı bir kez aşıldığında karşınızdaki cellat, amatör bir oyuncuya dönüşür. Hamleleri geçiştirilebilir, mimikleri taklit edilebilir, sinirli olacağı zamanlar tahmin edilebilir hale gelir. Artık hangi rolü oynarsa oynasın, onun gerçek olmadığını bilirsiniz. Havaya sallanan yumruklarsa, insanları güldürmekten başka bir işe yaramaz.
Burak Kaya