Bilgi Çağının Canavar Çocukları: Google, Facebook, Twitter

İlk bakışta çelişkili gibi görünen bir durumdan söz ederek başlamak istiyorum: Sosyal medya için yazılan bu yazının, daha fazla kişiye ulaşabilmesi için, bu yazıda eleştirilen kanallar üzerinden duyurulması gerekiyor, çünkü günümüz dünyasında birkaç firma kendi alanında tekel olmuş durumda ve eğer bu kanalları kullanmazsanız sesinizi duyurmanız imkânsız değilse de oldukça zor. Elbette bu durumun sorumlusu tek başına bu firmalar değil, onların bu kadar büyümesine olanak tanıyan ekonomik sistemin de rolü büyük.

İletişim olanaklarımızın sınırlarını genişleten, çok daha fazla kitap, müzik, makaleye ulaşmamızı sağlayan, dünyanın her yanından ürün ve hizmetlere erişebilmemizi olanak tanıyan, bilgiye ulaşmak için bize kolaylıklar getiren bilişim şirketleri son yıllarda artık birer tekel durumuna dönüşmeye başladılar.

Eğer iş arayacaksanız Linkedin, bir tanıtım yapacaksanız Facebook-Instagram, arama sonuçlarında göstermek isteyeceğiniz bir ürün veya hizmete sahipseniz Google-Youtube ile çalışmanız gerekiyor. İşin kötü tarafı “Ben bunlarla çalışmam” dediğinizde elinizde eşdeğer hizmet alabileceğiniz başka bir seçeneğiniz de yok. Zaman içinde tepedeki yalnızlıklarını fark eden bu dev firmalar, tahmin edersiniz ki artık yola ilk çıktıklarındaki kadar alçakgönüllü ve tokgözlü değiller. Eskiden bedava veya çok küçük bütçelerle yapılan işler artık aynı ilgiyi çekmiyor. Söz gelimi iş kurmak isteyen bir girişimci ya da ilk albümünü tanıtmak isteyen bir müzisyen için ilgili kanallarda bir sayfa açıp tanıtım yapmak artık yeterli olmuyor. Bugün Facebook’taki kendi takipçilerinize ulaşmak için bile para ödemeniz, Google arama sonuçlarında üstlerde çıkabilmeniz içinse eskiye göre kesenin ağzını bir hayli açmanız gerekiyor. Başlangıçta daha eşitlikçi ve demokratik bir görüntü veren internet kanalları zaman içinde paraya teslim olarak hem maliyet hem de davranış biçimi açısından giderek geleneksel medyaya daha fazla benzemeye başladı. Bu gelişmeler üzerine dünyanın dört bir yanından sanatçı, bilim insanı ve bağımsız birey sosyal medya ve arama motoru tekellerinin dayatmalarına karşı ses vermeye başladılar. İşin üzücü başka bir yanı ise genç bir sanatçının veya parasız bir genç girişimcinin sesini duyurabilmesi açısından büyük olanaklar sağlayacağı düşünülen platformların kısa süre içinde eski medya organlarından bile daha saldırgan bir şekilde “parayı veren düdüğü çalar” mottosuna sarılmasıyla yeni sanatçı ve girişimciler için hayal kırıklığı yaratması.

Bu tekelleşme başlı başına bir sorun ancak tehlikenin farklı bir boyutu daha var. Eğitim, sanat, kültür, bilim, teknoloji, sağlık gibi aklınıza gelebilecek her alanda insanlar arama motorları veya sosyal medya aracılığıyla belli sayfalara yönlendiriyorlar. Bu sayfaların büyük bölümü resmi veya resmi olmayan bir çeşit ticari faaliyet içinde ancak hiçbirinin bilimsel bir yöntemi veya unvanı yok. Wikipedia gibi kâr amacı gütmeden en azından yöntemi, künyesi, ilkeleriyle şeffaf bir görüntü oluşturan bir organizasyonun bile ne kadar eleştirildiği ve sunduğu bilgilerin ne derece güvenilir olduğunun tartışıldığı bir ortamda bir de diğer bu sözünü ettiğim ticarethanelerin yaydığı bilgiyi düşünün.

Eğer ne demek istediğimi gözünüzde canlandıramadıysanız yardımcı olayım: İş yaşamı içinde tanıdığım bir kişi Karadeniz’de farklı bir tür ağaç yetiştirdiğini ve bu ağacın satışını yapmak istediğini söylemişti ancak internette arayınca genel bir bilgi olarak bu ağacın söz konusu sektörde kullanılabilmesi için ‘beş yaşın üstünde ve en az altı metre uzunluğunda olması gerekir’ yazıyordu. Bu bilgilere göre kendisinin ağaçları satabilmesi için on sekiz ay daha beklemesi gerekiyordu ancak girişimci tanıdığım buna gerek görmeyerek karşısına çıkan her platforma dört yaşında ve dört metrenin üzerindeki her ağacın bu iş için uygun olduğunu yazmaya başladı. Birkaç ay içinde bu yalan bilgiler internet sayfalarında belirmeye başladı. Her şeyi kendi istediği gibi değiştiremese de en azından arama yapan kişinin kafasını bulandıracak kadar bir bilgi kirliliği yaratmayı başarmıştı. Başardı dediğim için üzgünüm ancak durum ne yazık ki bu, internette herkes, yalanını geçerli kılacak yöntemlerin peşinde koşuyor. Büyük firmalar, tekeller ve ülkeler ise çıkarlarıyla uyuştuğu sürece bunlara hiçbir şekilde müdahale etmiyorlar. Müdahaleyi bırakın birçok ülkede ünlü politikacılar ve siyasi partiler kendi çıkarlarına olacak bir yalanı yaymak için sosyal medyada milyonlarca dolar para harcıyorlar. Bu algı operasyonları ve yanıltmacalar, ilgili platform kâr ettiği sürece devam ediyor.

Google gibi kâr amacı güden bir kurumun arama algoritmalarını mali işlere veya şirketin çıkarlarına bulaştırmadığını düşünecek kadar iyi niyetliyseniz bir şey diyemem. Elimde bunun aksini söyleyebileceğim bir kanıtım yok ancak sosyal medya ve içerik pazarlama sektöründe çalışan bir kişi olarak bugüne kadar belki bine yakın gönderinin erişimini izlediğimi söyleyebilirim. Pek çoğunda farklı reklam yöntemleri ve hedef kitleler kullandık. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki bu firmaların size açtığı iletişim kanalı kendi çıkarlarına uygun olmazsa kapatılır. Eğer hedefledikleri kârı elde edemezlerse size sundukları fiyatı artırabilirler, koşulları değiştirebilirler, size bin bir türlü yeni koşul dayatabilirler. Sizin itirazlarınızsa dipsiz kuyuya atılmış taşlar gibi karanlıkta yitip gider. Karşınızda kendi şirket politikalarını ülkelerin hukuki düzenlemelerinden bile üstün gören şirket çalışanları bulur ve derdinizi onlara anlatmaya çalışırsınız. Ancak işler kördüğüm olduğunda yanıtları hazırdır: Bizim uygulamamız bu şekilde. Artık kabul etmek gerekiyor ki yeterli rekabet olmaması nedeniyle tekel durumuna geçen bu firmalar artık pek çok konuda karar verici durumdalar.

Şimdi bu savımı biraz daha ileri götürmek istiyorum: Bugün iyi bir içerik pazarlama ekibi, yeterli bir bütçe ile hamam böceği yemenin yararlı yönleri olabileceği konusunda onlarca makale yazıp, bunları kaynak göstererek çok büyük bir kitleyi buna ikna edebilir. Dikkat edin hamam böceği yemeye değil, yersem bu yararlı bir şey olabilir düşüncesine ikna olurlar diyorum. İyi bir planlama sonrasında “Hamam böceği yiyen domuzların kansere hiç yakalanmadıkları tespit edildi”, “Böcekle beslenmenin falanca kanserine iyi geldiği belirlendi” gibi birkaç haber yayıp, bunları biraz da reklamla yaygınlaştırırsanız, birkaç hafta içinde etrafınızda bu tezi size karşı savunacak çok sayıda insan belireceğini üzülerek görebilirsiniz. Elbette bilimsel makaleden söz etmiyorum, bugün dünyanın pek çok yerinde oldukça düşük bedellerle herhangi bir konuda işinizi destekleyecek uydurma makaleler yazdırabilirsiniz. Zaten okuyucular genel olarak kim yazmış, bu kişinin uzmanlığı nedir diye bir sorgulama yapmıyorlar. Sosyal medya üzerinde bir işiniz varsa yüz liraya otuz makale yazılır diye ilanlara rastlamışsınızdır mutlaka.

Bugün geldiğimiz noktada bilgi çağının lider şirketleri bir yandan yararlı işler yaparken, diğer yandan büyük bir hızla toplumu çürütüyor. Teknoloji maskeli yalancılığın günümüzdeki adı da çok havalı: Algı Yönetimi. Spam, trol, viral gibi alt dallarıyla birlikte artık yalancılık da pazarlamanın bir alt dalı gibi oldu. Buna belki de kurumsal yalancılık diyebiliriz: Artık bir yalan pazarlanırken geniş ekipler oluşturuluyor, medyada bu yalanı yayacak ünlü kişiler belirleniyor, bir gecede büyük film platoları kuruluyor ve siz bir sabah haber spikerinden sanatçısına, sosyal medyadaki sahte destekçisinden satın alınmış bilim insanına kadar her şeyiyle ayarlanmış bir film setinin içine uyanıyorsunuz. Çevrenizdeki örümcek ağı öylesine ince ve şeffaf ki görmeniz mümkün olmuyor. Kolunuzu kurtarsanız bacağınız takılıyor.

Burak Kaya

Not: Değerlerle Yaşamak Eğitimine katılarak bu konudaki yetkinliklerinizi artırabilirsiniz. OffCourse'la dünyanın her yerinde, kişisel bilgisayar, tablet veya akıllı telefonunuz üzerinden eğitim alabilirsiniz.