Randevu
Bu randevu, ne Cannes’te en iyi yönetmen ödülünü alan, Juliet Binoche’nin oynadığı, provokatif, erotik drama ne de bu filmden yaklaşık 150 yıl önce yazılan Edgar Allen Poe’in romantik, tutku dolu kahramanlarının gizemli buluşmasını anlatan Randevu. Yasak bir buluşmayı çağrıştıran bu sözcüğün ne yazık ki güzel bir Türkçesi yok; o da hoparlör gibi, debriyaj gibi ithal edip kullandığımız sözcüklerden biri. Ama iş hayatımızda ve özel hayatımızda hep randevu veriyoruz, randevu istiyoruz, buluşuyoruz, görüşüyoruz. Peki randevularda başarılı olmanın bir kuralı var mıdır? Ne demek bu diye düşünmeyin! Çünkü hazırlıksız gittiğimiz her randevu (görüşme) aslında gelecek sorunların ve karmaşaların tarafımızdan atılmış bir tohumudur. Çat kapı gidilen görüşmeleri randevu diye saymadığımız için ana konumuz haberli, saati belirlenmiş ve iki tarafında kabul ettiği görüşmeler. Görüşmelerin diğer olmazsa olmazı olarak üç unsur sayılabilir. Muhatabınızın sizi (evet kişi olarak sizi) kabul etmesi (1), eğer bir kurum adına gidiyorsanız, o kurumu kabul etmesi (2) ve son olarak da konuşulacak konuyu (3) kabul etmesidir. Bu noktalardan biri eksik ise o görüşmeden bir sonuç çıkmaz. Yani bunların gerçekleşmediği bir randevuya gitmeseniz daha iyi olur. Bunların gerçekleşmesi halinde de bunun öncesinden sizin kendinize bu görüşme için bir hedef koymanızın zorunlu olduğunu geç de olsa söylemeliyim. Evet, her randevu sonunda ulaşmak istediğiniz somut bir hedef olmalı. Bu hedef bu görüşme sonrası muhatabınızın atacağı adım olarak tanımlanırsa bir anlam taşır. “Gidip bir ürünü anlatmak” veya “numuneleri göstermek” muhatabınızın yapmasını istediğiniz eyleme uzaktır. Doğru hedef “müşterinin anlaşmayı imzalaması” veya “muhatabın konuyu karar vericiye götürmesini sağlamak” gibi somut olarak yazılmalıdır.
Öte yandan randevularda (görüşmelerde) bir tuzak vardır ki, o da bizi ikileme düşürür ve görüşmenin sonuca varmasını engeller. Gün içinde verimli çalışmak üzere kendimizi hazırlamak önemlidir. Bir gün içinde birden fazla görüşmeye gitmek ve zamanımızı verimli kullanmak çok doğrudur. Bu ana amaçla yola çıktığımız zaman bir güne çok görüşme sığdırmak başarı gibi görünebilir. Bir görüşmenin, randevunun buluşulacak saati kadar önemli olan konu da bitiş saatidir. Bitiş saati, başlama saati kadar kolay belirlenemez. Her ne kadar siz veya muhatabınız görüşme için belirli bir süre (örneğin bir saat) ayırmışsanız da her şey beklendiği gibi yürümeyebilir. Konu uzayabilir, muhatabınız çok konuşabilir, sorular sorulur, yanıtları bulmak için telefonlar edilir, belki eski evraklar aranır, belki görüşmeye başka kimseler de katılır ve görüşme süresi planlanan süreyi aşabilir. Bu arada siz (verimli olma paradigması ile) bir sonraki buluşmanıza zamanında gitmeyi düşünürsünüz. Söz verdiniz ya, tutarlı olmak istersiniz. Ya trafik varsa? Yolu da düşünürsünüz. Aklınız başka tarafa kayar. Dikkatiniz dağılır. Bu arada anlatmak istediğinizi daha hızlı anlatmaya başlarsınız, belki kilit sözcükleri unutur veya bazı önemli noktaları atlarsınız. Veya muhatabınızın uzayan konuşmasını isteksizce ve sabırsızca dinler hatta ileri giderek sözünü kesersiniz. Doğal akışı kesilen görüşme, ana hattan sapar. ‘İki randevu arasında beynamaz’ haline düştüğünüzde yandınız işte. Ne bu randevu olması gerektiği gibi iyi (hedefinize bakın, yazdınız ya) geçer, ne de bir sonraki randevuya sakin ve hazırlıklı gidilebilir. Kalktığınızda ve bir sonraki randevuya yola koyulduğunuzda içiniz rahatlamıştır. Yetişebileceksiniz. Öyle mi acaba?
Verimli olmak, bir günde çok görüşme yapmak iyidir. Ama her görüşmenin hakkı olan zamanı ayırmak hayatidir. Çünkü hedefine ulaşmamış bir görüşme veya randevu başarısızlıktır. Bu duruma düşmemek için ne yapmalı? Randevularınızı kıt zaman araları koyarak vermeyin. Her randevu için planlanan zamanın 1,5 katını ayırın. Bir sonraki randevu için düşündüğünüz yol için geniş bir zaman aralığı bırakın. Düşüncelerinizi bulunduğunuz mekândaki konuya odaklayın, yani hangi görüşmedeyseniz o görüşmeye yoğunlaşın ve sakın bir sonrakini düşünmeyin. Onu da zamanı gelince düşüneceksiniz.
Peki ya zaman artarsa? Evet zaman artabilir, bazen randevular planlanan saatte veya daha kısa zamanda bitebilir. Bu durumda ne yapacaksınız? Akıllı telefonunuza bakabilir veya e- postalarınızı kontrol edebilirsiniz. Ama kendinize faydalı bir yatırım yapmak istiyorsanız, çantanızda mutlaka bir kitap taşıyın. Örneğin küçük bir öykü kitabı olabilir. Ya da seçtiğiniz, istediğiniz bir kitap. Kitaplar ne de olsa bizi biz yapar ve de hayatımızı zenginleştirirler. Tabi böyle zengin olmak istiyorsanız...
Fuat Yalçın