Kavgacı İnsanlar ve Aşağılık Duygusu

Eminim sizler de birlikte çalıştığınız yöneticiler arasında yer yer kavgacı tipte insanlara rastlamışsınızdır. Alfred Adler bu tür insanlar için “Bazen, kendini beğenmişlik ya da kibir sözcüğü yerine kulağa daha hoş gelen hırs sözcüğünü kullanarak kendilerini biraz temize çıkarmaya çalışırlar” diyor ki benim izlenimlerim de Adler’in savını doğruluyor. Tanımadığım bir kişi için kullanılan ‘hırslı’ sözcüğü artık bende kişinin kendini beğenmiş ve geçimsiz bir kişi olabileceğine ilişkin bir kuşku yaratıyor.

Bu tür kavgacı insanların sosyallik duygusu gelişmemiştir, ruhları aşağılık duygusu ve bundan kaynaklanan bir üstünlük kompleksi içinde gerilmektedir. Adler bu duyguların herkeste belli ölçülerde bulunduğunu ancak bazı kişilerin aşağılık duygusunu edebiyat, sanat gibi olumlu alanlara yönlendirebilirken bazılarının bunu başaramadığını söyler. Kuşkusuz kavgacı, geçimsiz bir insan, ruhunu kemiren aşağılık duygusunu topluma olumsuz biçimde yansıtan gruptandır. Şimdi bazı bölümlerini atlayarak Adler’den uzunca bir alıntıya göz atalım:

“Sorunlu, küstah, kendisini dev aynasında gören, kavgacı ve geçimsiz bir çocuğu alalım ele. Böyle bir çocuğun gerçekte olduğundan her vakit daha büyük görünmek istediğini saptarız. Hepimiz de biliriz ki inatçılık nöbetlerine eğilim gösteren çocuklar, ilgili nöbetleri alet ederek başkalarına hükmetmeye çalışır. Neden öyle sabırsızdır bu çocuklar? Çünkü amaçlarına erişecek kadar güçlü olduklarından emin değillerdir. Kendilerini başkalarından aşağı düzeyde hissederler. Kavgacı ve saldırgan çocuklarda bir aşağılık kompleksi ve bunu yenme özlemi yaşar hep. Sanki insan der ki olduklarından büyük görünmek için ayak parmaklarının uçlarına basarak dikilmek, böyle kolay yoldan başarıya ulaşmak istemekte, kendilerine bir gurur ve üstünlük duygusu sağlamaya çalışmaktadırlar.

….

Söz konusu çocuklar yukarıda belirtildiği gibi davranıyorlarsa, yaşamdaki tutarlılığı bilmediklerindendir. Çevrelerindeki nesnelerin doğal düzeni hakkında hiçbir düşünceleri yoktur. Kendilerine sorulmaya görsün, başkalarından aşağı değil üstün düzeyde oldukları konusunda diretirler.

Bir insan palavra savurup, övünüp duruyorsa, kendini başkalarından aşağı gördüğünden, yaşamın olumlu tarafında başkalarıyla boy ölçüşecek kadar güçlü hissetmediğinden yapar bunu.

Üstünlük kompleksi, aşağılık kompleksine yakalanmış kişinin güçlüklerden yakayı sıyırabilmesi için izlediği yollardan biridir. Böyle bir kişi, gerçek duruma aykırı olarak üstün olduğunu kurar kafasında; kendi kendini yanıltarak ele geçirdiği bu sözde başarıyla, katlanamadığı bir durumun, yani başkalarından aşağı oluşunun acısını çıkarmaya çalışır.”

Adler, aşağılık duygusunun suç işlemeye kadar vardığı noktada ise suça eşlik eden farklı bir kavramdan söz eder: Kahramanlık. “Suçlu, kendi dışındaki insanlara madik atabileceğini düşünür.  Kendi gözünde bir kahramandır, eylemlerinin kahramanlıkla hiçbir ilgisi bulunmadığının, yiğitliğin çok, hem de çok uzağında bir nitelik taşıdığının ayrımına varamaz. Eylemlerinin yaşamın olumsuz tarafına doğru yönelmesi bir cesaret eksikliğinden, bir korkaklıktan kaynaklanır ki kendisi bunun bilincinde değildir kuşkusuz.”

Çalışma ortamında ister altımızda ister üstümüzde olsun, bu türden insanlar hemen kendilerini belli ederler. Hırslarını örtmeye yetmeyen sahte alçakgönüllülük gösterileri yaparlar. Aşağılık duygusu ve korku, sosyalleşmelerini engeller. Kendi küçük dünyalarında üstünlük taslamayı gidebildiği yere kadar götürürler. Rakipleriyle karşılaşmaktan, yüzleşmekten korkarlar. Üstünlük komplekslerini kahramanlık kılıfına sokar ve bu kahramanlığa kendi inandıkları gibi başkalarının da inanmalarını beklerler. Aşağılık duygularının acısını en çok da bu duyguyu kendisine hissettiren kişilerden çıkartmaya çalışırlar.

Bu tür kişilerle çalışmak son derece zordur. Kendi durumuyla ilgisiz davranışları bile kendilerine dönük bir tehdit olarak algılayabilirler. Böyle bir durumda kılıçlar çekilir ve kişinin saldırganlık duygusu her türlü centilmenlik, saygı, adalet kavramını unutturacak biçimde sadece alt etme, gününü gösterme ve acı çektirme isteğine dönüşür.

Burak Kaya

Kaynak: Yaşama Sanatı, Alfred Adler, Çeviren Kâmuran Şipal, Say Yayınları, 12.Baskı, 2013.

Not: İletişim ve İlişki Yönetimi Eğitimine katılarak bu konudaki yetkinliklerinizi artırabilirsiniz. OffCourse'la dünyanın her yerinde, kişisel bilgisayar, tablet veya akıllı telefonunuz üzerinden eğitim alabilirsiniz.