Kendi Becerilerine Âşık Olmak

Liseyi bitirdikten sonra şiir yazmaya başlamıştım. Şiir klasörüme her hafta yeni şiirler ekliyor, zaman içinde beğenmediklerimi eliyordum. Okuduğum kitaplardan güzel sözcükler yakalarsam bunları belli olmayacak şekilde hemen kendi şiirime monte ediyor çıkan sonuçlara kendim bile inanamıyordum. Şiirlerim gerçekten güzeldi. Okudukça yeniden okuyor, başa dönüyor bir daha okuyordum. Bir kişinin kendi yazdığı şeyleri beğenmesinin yanlış olduğunu kendime hatırlatıp bu kez tarafsız bir gözle okuyordum ama sonuç değişmiyordu. Kendi yazdıklarıma hayrandım. Haftada bir aklıma takılan yerler olursa ekleme çıkartmalar yapıyor son halleriyle daha da çok gurur duyuyordum. Söylemesi çok güçtü ama şiirlerim ünlü şairlerin şiirleri kadar güzeldi. Yani bana öyle görünüyordu. Çıkaracağım şiir kitabının adını bile koymuştum: Irmak Boyunca Palmiyeler. Irmak kıyısında palmiye görmüşlüğüm yoktu ama bu, güzel bir kitap adıydı. Şiirlerimin sırasını da belirlemiştim. Girişte ve sonda en iyiler vardı. Ortalarda biraz tempo düşse de benim için ilk ve son etki çok önemliydi. Bir boks maçı ya da güzel bir filmin kendini sonuna dek izlettirmek için ilk sahneye, bittikten sonra adından söz ettirmek içinse iyi bir son sahneye ihtiyacı olduğunu biliyordum.

Birkaç şiirimi dergilere gönderdim ama bir yanıt gelmedi, zamanla umudum azaldı. Zaten sonradan şiir yazmayı bıraktım ama şiirlerimi sakladım. Yıllar sonra odamı toplarken şiirlerimin olduğu dosya karşıma çıktı. Aynı heyecan sardı benliğimi, şimdi ilk sayfayı çevirecek ve sözcükler, değeri bilinmemiş mücevherler gibi önüme dökülecekti. Birinci şiiri okudum, sonra ikinciyi. Atlayarak birkaç şiir daha okudum, o zamanki duygularımı anımsadım, hatta şiirlerim için bu kadar heyecanlanmış olmam hoşuma bile gitti. Sonra derleyip topladım kağıtları. Yerine kaldırdım. İyi ya da kötü olması benim için önemli değildi ama kendime kızdım. Şiirler zorlanarak yazılmış gibiydi. Akmıyordu. Oysa ben kötü de olsa en azından akıcı olmasını isterdim. Akıcı olsaydı geçmişteki duygularımı bulabilirdim ki o anda iyi bir şiirden daha ilginç gelirdi bana. Bu şiirlerse bana yabancı gibiydi. Hele bazılarının özentiyle yazılmış, büyük sözler etme derdine düşmüş gibi bir havası vardı. Eğer devam etseydim belki zamanla daha iyilerini yazabilirdim diye düşündüm ama o zamanki bakış açım buna izin vermiyordu. Ya on ikiden vuracaktım ya hepten susacaktım. O zamanlarda yazdıklarımı birilerine göstermekten bile korkuyordum. Beğenmez diye değil, ‘fena değil’ der diye. Eğer şiirlerimi okuyan kişi ‘bunlar okuduğum en iyileri’ derse bu işten anlıyor diye düşünür, yok ‘bunlar beş para etmez’ derse, ben de okuyan kişinin hiçbir halttan anlamadığını düşünerek yoluma bakabilirdim. Ama ‘fena değil’ öyle mi? Nitelediği şeyi sıradanlaştıran, yazarını ‘hiç yoktan iyidir’ gibi hissettiren, benim hiç kabul edemeyeceğim bir şeydi ‘fena değil’. Yani az beğeniye bile razı değildim. Zaman hızla akıp geçmiş, daha fazla okuyup daha farklı yönlere ilgi duyunca eski yazdıklarımı beğenmez olmuştum. Kim bilir belki bir süre sonra bu satırlar da bana zorla yazılmış gibi görünecek ama en azından şimdilik öyle değil.

Hem yazı yazan, hem de müzik yapan bir kişi olarak bugün ‘İlerlemenin önündeki en büyük engel nedir?’ diye sorsalar, ‘kendine hayran olmak’ derim. Kendi kayıtlarını günler geceler boyu dinleyip, kendi yazdığı parçalara âşık olan çok sayıda müzisyen biliyorum. Bu kayıtları dinlettiklerinde gözlerinde öyle bir ışıltı, öyle sonsuz bir umut belirir ki dostunuzu üzmemek için ‘beğenmedim’ diyemezsiniz. Gerçekleri ne kendileri ne de arkadaşları söyleyebildiğinden, kendi yaptığı düşsel sarayda, kendi bestelerini dinleyip hayal kurarak zamanını tüketir bu müzisyenler. Oysa ilerlemek için yaptıklarından kopmak gerekir. Kendini acımasızca eleştirmeyen birisi olduğu yerde sayar. İlerlemek daha önceden yaptıklarını beğenmemekten başlar.  Yalnızca kendine odaklanmış birisinin dünyası, gelişmeye izin vermeyecek ölçüde daralmış demektir. Başka müzisyenleri dinlemek, başka yazarları okumak, başka fikirlere açık olmak, başkalarının yaptıklarından da zevk almak gerekir. Bilgi, beceri, düşünce ancak böyle gelişebilir.

Burak Kaya

Not: Kendini Doğru Değerlendirmek Eğitimine katılarak bu konudaki yetkinliklerinizi artırabilirsiniz. OffCourse'la dünyanın her yerinde, kişisel bilgisayar, tablet veya akıllı telefonunuz üzerinden eğitim alabilirsiniz.