Hem Suçsuz, Hem Güçlü
Askerliğimi dayağın günlük, sıradan bir olay olarak görüldüğü bir birlikte yaptım. Dayağı atan da yiyen de seyreden de alışmıştı bu duruma. Bir gün, yandaki binanın duvarının uzun eşek oynayan askerler tarafından yıkıldığı haberini duyduk. Ertesi gün içtimada komutan duvarı yıkan askerleri yanına çağırdı. Ben revir onbaşısı olarak, dayakta yaşanabilecek durumlar konusunda deneyimli olduğumdan biraz sonra göreceğimiz sahneler hakkında yanımdakilere bilgi veriyordum. Ancak neredeyse bir dakika geçmesine karşın dayak bir türlü başlamadı. Hepimiz huzursuzduk. Bu bekleyişin fırtına öncesi bir sessizlik olduğundan ve sessizlik ne kadar uzun uzarsa, fırtınanın o denli şiddetli olacağından neredeyse hepimiz emindik. Ancak iş hiç tahmin ettiğimiz gibi sonuçlanmadı. Komutan teker teker askerleri tebrik edip öptü ve yerlerine yolladı. Sonra da bize dönüp:
- “Bi bok yiyecekseniz büyük yiyin. Eğer duvarı yıkmadan sadece uzun eşek oynasalardı hepsini eşek sudan gelinceye kadar döverdim.” dedi.
Bu anı benim benliğime yer etti. Ne zaman iş yaşamıyla veya ülke yönetimiyle ilgili bir konuda benzer bir şey görsem aklıma bu sahne gelir. Suçla ceza arasındaki ilişkinin güçle değişebileceğini vurguluyor bu sahne. Çünkü, duvarı yıkmak bir suç olmakla birlikte aynı zamanda bir güç gösterisi. Güç, suçluyu zavallı konumundan çıkartıp, yarı suçlu-yarı kahraman katına yükseltiyor.
Bu türden suç işleyen kişiler, çevrelerinde önce belli belirsiz, sonra fark edilir bir hayranlık uyandırıyorlar. Pek çok insan kendi yapamadığını yapan bir model olarak bu kişileri içten içe destekliyor. Güce tapan kişiler, sözlerine ‘Suçlu ama’ diye başlayıp bu kişileri aklamanın yollarını arıyor. Suçluların zenginleşmesi, paraya tapan insanların gözünde de benzer bir etki bırakıyor. İşte artık kuralların değişmeye başladığı noktadayız. Aslında kurallar aynı ama yargıçlar daha esnek, tanıklar daha istekli, insanlar hiç olmadığı kadar anlayışlı.
Hesaplarımızı yaparken elbette yasalara, kurallara uymamız, bu kuralları gözeterek hareket etmemiz gerekir ancak gelmek istediğimiz noktadaki bazı insanların bu kuralları hiçe saydığını da bilmek gerek. İçinde yaşadığımız düzeni doğru anlayabilmek için işleyişini, aksayan yönleriyle birlikte kavramalıyız. Elbette ki amacımız bu aksaklıkları görüp bu yollardan yararlanmak olmamalı. Erdemli davranış ve özgür düşüncenin geri plana itilip, bunlardan soyutlanmış bazı kuralların öne çıkarıldığını, bu kurallara da bazılarının uyup bazılarının uymadığını gördüğümüzde önümüzde yeni bir pencere açılacak. Bugün başarılı bulduğumuz kişilerin büyük bölümü, işlerini yasalara göre yapıyor gibi görünmekle birlikte, arka tarafta güçlerini bu yasaları kendi işlerine göre esnetmek için çaba harcıyorlar. Bu dürüst bir yöntem olmasa da şu an için geçerli. İnsanlar, yasalar karşısında eşit değil. Ve haklı olmanın en geçerli yolu, hâlâ güçlü olmak. İster beğenelim, ister beğenmeyelim durum bu.
Burak Kaya
Not: Yüz yüze ve online eğitimlerin birlikte yürüdüğü OffCourse Eğitimleri hakkında bilgi almak için hemen bize ulaşın: [email protected]