Kahramanlık ve Aşırı Özverili Olmak Üstüne

‘Koyun olarak bin yıl yaşamaktansa aslan olarak bir gün geçirmek yeğdir’ türünden insanı yüreklendirmek için söylendiği her halinden belli olan uyduruk sözlere sizler de rastlamışsınızdır. Gerçekten de kahramanlık, toplumun pek çok kesimi tarafından övülüp yüceltilen bir kavram.

Ben bu yazıda, üç ana soru üzerinde düşünerek hem iş yaşamındaki hem de sosyal hayattaki kahramanlıkları tartışacağım. Herhangi bir konuda kahramanlık gereği doğduğunda aklımıza ilk şu soru gelmeli: Bu konuyla ilgili neden bir kahramana veya kahramanlığa gereksinim duyuyoruz? 

Bertolt Brecht’in Galilei’nin Yaşamı adlı oyununda Galileo, “Kahramanlara sahip olmayan bir ülke ne bahtsız bir ülkedir” diyen Andrea’yı şöyle yanıtlar: “Asıl bahtsız olan, kahramanlara gereksinim duyan bir ülkedir.”

İşlerin yoluna girmesi için olağanüstü güçlere gereksinim duyulması, aslında bir beceriksizliğin, güçsüzlüğün, yozlaşmanın belirtisidir. Her şeyin doğru düzgün yürütüldüğü yerlerde olağanüstü güçlere veya kahramanlara gereksinim duyulmaz. Diyelim ki işler sarpa sardı ve kokuşmuşluk öyle bir düzeye geldi ki artık her zamanki önlemler ve uygulamalarla bir sonuç alma şansı yok denecek kadar az. O zaman ikinci sorumuza geçebiliriz: Kördüğüm olmuş sorunları kahramanlar çözebilir mi?

Tarihte karşı örnekleri olsa da ben, bin kişinin içine yaptığı bir kabı, tek kişinin temizleyemeyeceğini düşünüyorum. Bunun bir istisnası olabilir: Eğer kahramanımız bir kadro hareketine inanıyor ve örgütleyerek, görev dağılımı yaparak sonuca ulaşmayı hedefliyorsa sorunlar çözülebilir ancak o zaman da tek bir kahraman değil, binlerce kahramanımız var demektir. Biz gene de kahramanlıklarla çözülebilecek sorunlar olduğunu düşünerek üçünce ve son sorumuza geçelim: Kahraman kim olacak?

Kahraman kim olacak sorusuyla birlikte, kahramanlığın getiri ve götürülerini de düşünmek gerek. Kahramanlar erken ölür, çünkü çok fazla risk alırlar. Bu durumda kahramanlığın yüceltilmesiyle ilgili bir temel sorun ortaya çıkıyor: Herkesi ilgilendiren bir sorunun çözümü için bir kişi kahramanlığı üstleniyor, toplumun geri kalanı ise onu yücelten sözler ediyorsa, büyük olasılıkla kahramanımız kandırılıyor demektir. Eğer toplumdaki diğer kişiler sorunu, çözümü ve tehlikeyi göremeseydiler bu yargı geçerli olmazdı ancak bir toplumda savaşmak gerektiğinde birileri kılıç kuşanırken, diğerleri şiir yazarak kılıç kuşananların üstün özelliklerini övüyorsa burada ancak şiir yazanların zekâsından söz edilebilir, kılıç kuşananların kahramanlığından değil.

Bir işyerinde de belli görevleri üstlenmek için takım çalışması yerine kişisel özveriler bekleniyorsa, harekete geçmeden önce yukarıdaki üç soruyu kendimize sorup üstünde düşünmeliyiz. Bu tür durumlarda Eric Fromm’un şu sözlerini anımsamakta yarar var: “Önemli bir sorun çıktığında, yetkinizi aştığı halde size danışılıyorsa, sakın kahramanlık yapmayın. Orada çözüm değil, suçlu aranıyordur.”

Burak Kaya

Not: Duygularını Yönetmek Eğitimine katılarak bu konudaki yetkinliklerinizi artırabilirsiniz. OffCourse'la dünyanın her yerinde, kişisel bilgisayar, tablet veya akıllı telefonunuz üzerinden eğitim alabilirsiniz.