Hasbinallah

Adam öyle bir laf ediyor ki tutamıyorsunuz kendinizi tam üstüne yürüyeceksiniz araya arkadaşlarınız giriyor: “Sakin ol”. Tamam, aklıselim bunu söylüyor ben sakin olmalıyım. Amiriniz ulu orta yerin dibine sokuyor sizi, kendinizi zor tutuyorsunuz, dışarı çıktığında en iyi dostunuz kulağınıza fısıldıyor: “Sen bakma ona, duymamış gibi yap”. Onlu yaşların ortasındaki çocuğunuz sanki mahalledeki arkadaşı ile konuşuyormuş gibi sesinin tonunu yükseltiyor ve haşlar gibi konuşuyor sizinle. Siz “Ulan bana bu tonda konuşmaya cesaret edebilecek bir kişi var mı acaba bizim şirkette” deyip köpürmeye hazırlanıyorsunuz, eşiniz sizi yatıştırıyor: “Sakin ol, bir şey deme şimdi”. O şimdiler hep katlanıyor ve sonrası hiçbir zaman gelmiyor. Siz hiç bağırıp çağırmıyorsunuz. Sonra kendi kendinize oturup düşünüyorsunuz. Niçin ben? Niçin hep ben? Ya niye hep ben susmak zorunda kalıyorum? Hep başkaları yanlış hareketlerde bulunacak ve ben doğru hareket edeceğim. Ben psikolog muyum kardeşim? Ben insanların içini okuyacağım da onlar benim içimi okumayacak, okuyamayacak. Ben olayın sonunu düşüneceğim onlar düşünmeyecek. Onlar benim canımı sıkacak ama ben sabırlı olacağım.

Susuyorum, yanıt vermiyorum. Doğru yapıyorsunuz. Niye mi?

Siz sakin olup sustuğunuz zaman sağlığınızı incitmemiş olmanın yanı sıra en büyük eylemi yapmış oluyorsunuz. Düşünmek, olayları, söylemleri tartmak ve izlemek. Çünkü ani bir tepki veya düşünülüp tartılmadan ağızdan çıkan bir söylem sizi başka acılara götürebilir. Sinirli bir anda ve tansiyonun tırmandığı bir ortamda söyleyeceğiniz sözler sizin gerçekten düşündüğünüz veya kastettiğiniz sözler olmayabilir. Siz sustuğunuz anda size yapılan hareketi veya söylenen sözü kabul etmiş sayılmazsınız. Aksine, uygunsuz bir durumda kontrolü elinize almak üzere hamle sırası kazanır, içinizdeki sağduyulu sese kulak vererek gelecek adımlarınıza karar verirsiniz. Oysa ani tepkiler verdiğiniz durumlarda karşınızdaki sizi kendi istediği alana belki de güçlü olduğu belki de çekmek istediği alana çekmiş, sizi sürüklemeye başlamış olacaktır. Bazı insanlar didişmekten hoşlanır: Sizin ona yanıt vermeniz onun size ikinci yanıtı yetiştirmesi ve didişmenin sürüp gitmesi. Bu gibi insanlar siz susunca oyuncağı yok olmuş çocuk gibi kalacaklardır. Eğer karşınızdaki kendi pişman olacağı bir söz ettiyse ve sağduyulu bir insansa bunu telafi etmenin yollarını bulacaktır. Bu iki halin dışında bir yapısı varsa örneğin size üstünlüğünü kabul ettirmek üzere bilerek sizin hoşunuza gitmeyecek söylem ve eylemlerde bulunuyorsa susmak ve ölçülü yanıt vermek yine sizin sakin kalmanıza neden olacaktır.

Bu tür davranışa “büyüklük” de denilebilir, insani büyüklük tam anlamıyla. Hani derler ya “büyüklük sende kalsın”, evet bırakın büyüklük sizin sıfatınız olsun.

Eğer hala “Her şey iyi de niye ben, niye hep ben? Ben kitap okudum, ben kendimi geliştirdim, ben güzel insanlardan bir şeyler öğrendim, benim deneyimim var, ben düşünmeliyim, ben araştırmalıyım. Ya kardeşim ben sabır taşı mıyım?” diyorsanız yola çıkmanızı tavsiye edeceğim size. İstanbul sokaklarında biraz dolaşın arabayla veya yaya olarak. Bakın bakalım bir dört yol ağzında arabalar nasıl üstünüze geliyor? Hiç beklemediğiniz bir anda sağınızdan biri sizi sollayıp pardon sağlayıp önünüze geçiyor. Tek yönlü yoldasınız ve karşınızdan güle oynaya bir araba geliyor. Trafikte durmuşsunuz, önünüzdeki araba birden geri vitese takıyor ve hareket ediyor. Yolda yürüyorsunuz bir bakmışsınız adımınızı atacağınız yerde bir kanalizasyon mazgalı var ve kapağı uslu uslu bir metre yan tarafta oturuyor. Yine yürürken kadının biri yola halı silkeliyor. Parkta koşmaya gidiyorsunuz önünüze bir köpek pisliği çıkıyor. Bir merdiven dayanmış duvara ve siz yolunuza devam etmek için merdivenin altından geçmek zorundasınız. Bu gibi hallerde ne yaparsınız? Bu hareketleri yapanlara bağırıp çağırmanız size ne kazandırır?

Siz kontrolü elinize alırsınız değil mi? Ya yana çekilirsiniz, ya yukarı bakarsınız, ya geri geri yavaşça hareket edersiniz. Kim yapar bunları?

Siz yaparsınız. Siz, siz, siz. Kendi hayatımızın kontrolünü elimize almak için eyleme biz geçeriz. Başkalarının davranışlarını kontrol etmek ve değiştirmek bizim elimizde değildir. Kendi davranışlarımıza yön verecek ilk adımı atmak yani düşünmekse bizim elimizdedir. Sağlıklı düşünmenin birinci koşulu benim sakin olmamdır.

Mark Twain bu gibi durumlarda neler yapmamızı öneriyor bir bakalım:

“Birisine kızarsanız bir şey söylemeyin susun. Daha fazla kızarsanız içinizden 1’den 10’a kadar sayın. Ama çok kızarsanız içinizden ne gelirse haykırın.”

Fuat Yalçın

…………..

Duygularını Yönetmek Eğitimi size fayda sağlayacak; ilişkilerinize renk katacak, iş sonuçlarınızı olumlu olarak destekleyecektir. (OffCourse)