E-Öğrenme Engelliler İçin Neler Getirebilir?
M.Oliver (1996) ve V.Finkelstein (1980), yaptıkları araştırmalarla çok çarpıcı bir gerçeği yüzümüze vurmuşlardı: “İnsanların bazı bedensel eksikleri olabilir ancak bunları birer engel haline dönüştüren toplumdaki diğer insanların yaklaşımı, davranış biçimi ve uygulamalarıdır.” Bir kişinin tekerlekli sandalyeyle hareket etmek zorunda kalması bir eksiktir ancak bu eksiği üniversite eğitimi için bir engel haline dönüştüren, üniversite kampusünde, tekerlekli sandalyeler için yol ve rampaların olmamasıdır. *
Ben bu yazıda, Türkiye’deki engellilerin eğitim ve iş yaşamında karşılaştığı zorlukları ve e-öğrenme pratikerinin bu sorunları aşmak konusunda nasıl katkı sağlayabileceğini tartışmak istiyorum. Öncelikle, istatistiklere pek girmeden Türkiye’deki engellilerin iş yaşamında karşılaştıkları zorluklar nelerdir, buradan başlayalım. Türkiye’de engellilerin ana sorunlarından birisi işsizlik. Bir çok şirket, yasal olarak engelli kadrolarında işe almaları gereken kişileri bile istihdam etmeyerek bunların cezasını ödemeyi veya engelli kişileri gerçekte çalıştırmayıp evlerinden maaş vermeyi tercih ediyorlar. Bir düşünün, bazı bankaların reklamlarında sıkça kullandıkları engelli insanları, şubelerindeki gişelerde veya farklı koltuklarda çalışan olarak görebiliyor musunuz? Engelliler genellikle kendilerine uygun olmayan bedensel işlerde çalıştırıyorlar, yükselmelerine veya bir kariyer planlamalarına izin verilmiyor, işletmelerdeki en alt veya giriş seviyesindeki işlerde çakılıp kalıyor ve aynı işi yapmalarına karşın engeli olmayan kişilerden daha düşük ücret alarak ayrımcılığa uğruyorlar. Elbette bu sorunların e-öğrenmeyle ortadan kalkacağını söylemek olası değil.
Ancak dünyada e-öğrenme girişimlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte herkes tarafından erişilebilir daha eşitlikçi bir eğitim modelinin konuşulmaya başlandığı da gerçek. Peki bir eğitimin, sadece e-öğrenme araçlarını kullanıyor olması veya sadece bu eğitime internet üzerinden erişilebilmesi engelsiz bir eğitim için yeterli mi?
Ne yazık ki değil. E-öğrenme araçlarının daha hazırlık aşamasında, engelleri kaldıracak biçimde tasarlanması gerekiyor. Her sayfada text’leri audio formatına dönüştüren veya audio dokümanları text haline getiren araçlar olması ve tüm modüllerin engelleri kaldıracak eklentilere sahip olması gerekiyor. Elbette bu da işletmeler için ek bir maliyet demek. Bu noktada devletin bu tür eklentiler geliştiren yazılım ve mühendislik firmalarına destek olması, bu araçların ücrettsiz olarak kullanılabilmesi ya da engelsiz bir e-öğrenme platformunun bazı teşviklerden yararlanması gibi uygulamalar söz konusu olabilir. Elbette sorumluluklardan biri de kullanıcı şirketlere düşüyor. Bu firmalar, e-öğrenme araçlarını tasarlamak için birlikte çalıştıkları kurum veya uzmanlardan –ek bir maliyet getirse de- engelsiz platformlar talep ederek bu süreci başlatabilirler. Türkiye, henüz e-öğrenme sürecinin başındayken eğitim uygulamalarının engelleri kaldıracak biçimde tasarlanması diğer kurumlara da örnek olacaktır.
Son olarak, engelsiz bir e-öğrenme modeli tasarlarken birkaç önemli bilgiyi de aklımızda tutmakta yarar var:
1- ABD’de yapılan bir bilimsel araştırma, engelli kişilerin, engelli olduklarını açıklamayı tercih etmediklerini saptamıştır. Dolayısıyla engelleri kaldıran ek eğitim araçlarının herkes için erişilebilir olmasında yarar var. “Benim şu engelim var” seçeneğinden sonra açılacak bir uygulama engelli kişilerin motivasyonunu düşürebilir.
2- Eğitim tasarımı, esneyebilir bir modele dayanmalıdır. Eğitimi tasarlarken yararlı olacağı düşünülen bir araç, ileride başka herhangi bir kişi için ciddi bir engel halini alabilir. Bu tür durumlarda, ancak farklı seçenekler sunabilen esnek bir modele sahipsek, engelleri aşmayı başarabiliriz.
*Mike Kent - Disability and eLearning: Opportunities and Barriers, Curtin University, 2015
http://dsq-sds.org/article/view/3815/3830