Çocuklar Ne İster: Okul mu Oyun mu?

Eğer çocuğunuz bu soruya ‘oyun’ yanıtı veriyorsa endişelenmenize gerek yok. Bu yanıt çocuk açısından sağlıklı olma, dürüstlük, açıklık göstergesi olarak düşünülmeli. En azından geleneksel eğitim sistemi düşünüldüğünde durum böyle. Bizim zamanımızda okul hapsedilmeyi, oyun özgürlüğü çağrıştıryordu insana, bugün koşullar daha iyi de olsa, bu değişim henüz çocukların ‘oyun’ tercihini değiştirecek boyutlarda değil. Aslında buna çok da şaşırmamak gerek, sadece insanlar için değil başka canlıların yavrularını da bir araya getirseniz hemen oynamaya, birbirleri ile şakalaşmaya başlarlar. Hiçbir canlı grubu zorlanmadığı sürece organize şekilde eğitim düzenine geçmez ama neredeyse tüm canlılar kendiliğinden aralarında oyunlar oynamaya başlar. Sanırım doğaya uygun olan da zaten böyle davranmak.

Geleneksel eğitim anlayışında oyun oynamak, dersten kaçış olarak görüldüğünden, izin verilenden fazla oyun oynanması durumunda, iş çocukları cezalandırmaya kadar gidebilir. İzin verilen saatler içindeki oyun ise her zaman için çalışmanın ödülü gibi düşünülür. Yani dersle oyun arasında, ‘ödevini yap ki arkadaşlarınla top onayabilesin’ ya da ‘önce ders çalış sonra bilgisayarda oyun oyna’ gibi bir görev-ödül ilişkisi vardır. Bu yaklaşımın meali şudur: “Evet ders çalışmanın nasıl bir işkence olduğunun farkındayız ama bak, bunu yapınca sana zevk verecek bir ödüle sahip olacaksın. Bu güzel amaca ulaşmak için biraz çile çekmeye değmez mi?”

Şimdi aynı resme bir de başka bir pencereden bakalım. Online eğitim, elindeki geniş olanakları da kullanarak, geleneksel sistemin tersine, oyunu içine alan hatta bazı durumlarda kendisini oyuna dahil eden farklı bir anlayış geliştirdi. Online eğitimin dilimize kazandırdığı sözcüklerden birisi: Oyunlaştırma (Gamification). Oyunlaştırma, oyunlarda kullanılan kural, yöntem ve tasarımların oyun dışındaki alanlara uygulanması anlamına geliyor. Bu yaklaşımın özünde, öğrencilerin eğitim ile bir oyun senaryosu içinde karşılaşmaları yatıyor. Dilerseniz ne demek istediğimi biraz daha somutlaştırmak için bir örnek vereyim.

McDonald’s bundan birkaç yıl önce, yeni bir kasa-sipariş sisteminin yaşama geçirilmesi sırasında, kasada müşteriden siparişi alarak sisteme giren çalışanlar için düşündüğü bir eğitimi oyunlaştırmaya karar verdi. Gerçek zamanlı olarak oynanan oyun, siparişin doğru alınması, müşterinin doğru biçimde yönlendirilmesi, ürünler hakkındaki bilgi, siparişin zamanında tamamlanması ve müşterinin memnuniyetini ölçen bir simülasyon gibi tasarlandı. Çalışanlar, siparişi doğru anlayıp sisteme girmek, belirtilen zaman içinde siparişi tamamlamak ve müşteriyi memnun etmek için bilgi ve becerilerini yarıştırdıkları oyuna beklenenden daha fazla ilgi gösterdiler. Eğitim-Oyun, zorunlu olmamasına karşın, çalışanların ulaşabildiği şirket içi portalda en fazla ilgi çeken uygulama oldu ve 145 bin ziyaretçi sayısı ile, bir yıl içinde çalışanların % 85’i tarafından oynandı. Çalışanların yaptığı bir değerlendirme, bu oyun sayesinde yeni sistemi daha iyi anladıklarını ve gelecekteki performanslarının daha iyi olması için yardımcı olduğunu belirttiklerini ortaya çıkarttı.

2014 yılı LPI Eğitim Ödüllerinde Öğrenme Teknolojileri dalında gümüş, E-Öğrenme Ödülünde ise altın madalya kazanan bu uygulama ile McDonald’s İngiltere’de sipariş süresini kısaltırken, sipariş başına düşen ortalama bedeli artırdı.

Sadece bu uygulama bile eğitimdeki yeni teknolojilerin bize hangi farklı kapıları açabileceği konusunda yeterince fikir veriyor. Yıllar boyunca öğrencilere başka şeyler söylemiş olsak da sanırım yakın gelecek bizleri değil, onları haklı çıkaracak:

Yaşasın Oyun Oynamak