Empati
İlkokulda yaşadığım mahallede Selim diye bir arkadaşım vardı. Sürekli yaramazlık yaptığından iki günde bir velisi okula çağrılırdı. Öyle ki Selim’in annesini okuldaki bazı öğretmenlerden daha sık görürdük. Böyle günlerden birinde, sınıf öğretmenimizle Selim’in annesi okul çıkışında beni fark etmeyip yanımdaki banka oturup aceleyle konuşmaya başladılar. Duyduklarımdan Selim’in ailesinde babasıyla ilgili bir sorun olduğunu anlamıştım. Selim’in babası iki yıl önce işten çıkartılmış ve yeni bir iş bulamamış, oldukça uzun bir süredir de çok içki içip, çocuklarına kötü davranıyormuş. Annesi ise bir yandan parasızlık, bir yandan da ailedeki sorunlarla baş etmeye çalışırken iyice yıpranmış. Annesi öğretmenden biraz daha esneklik tanımasını istiyordu ama öğretmen defalarca konuşulduğu halde Selim’de bir düzelme olmadığını ve sürekli dersin akışını bozduğunu söyleyerek Selim hakkında suçlayıcı ifadeler kullanıyordu. Öğretmenin anlattıkları doğru da olsa Selim’in annesinin düştüğü durum içimi acıttı. Kendi annemin o duruma düştüğünü hayal ettim. O günden sonra sınıf öğretmenimiz gözüme bir canavar gibi görünmeye başladı.
Bu olaydan belki de bir ay kadar sonra, Selim ders sırasında öğretmenin arkası dönükken ayağa kalkıp ona hiç fark ettirmeden aralık duran kapıdan dışarı sıvıştı. Yaklaşık iki dakika sonra okulun müdür yardımcısı Selim’i yakasından yakalamış şekilde kapıda belirdi. Önce Selim’i içeri savurup, sonra da öğretmenimize dönerek “Daha öğrencinizin sınıftan kaçtığının bile farkında değilsiniz, uyuyor musunuz siz?” diyerek yüksek sesle, neredeyse hesap soran, azarlar bir tonda öğretmene çıkıştı. Öğretmenimiz bir yanıt veremedi, müdür yardımcısı sınıfın kapısını kapatır kapatmaz masasına oturdu ve dersin sonuna kadar kalkmadı. Ön sıradakilerin söylediğine göre biraz ağlamış, sanırım öğrencilerinin önünde azar işitmeyi içine sindiremedi. O dersle birlikte okuldakilere bakış açım yenden değişti. Aslında sınıf öğretmenimiz hiç de kötü niyetli bir insan değildi. Artık gözüme canavar gibi görünenler Selim’le müdür yardımcısıydı. Selim’in annesine bile kızdım içten içe. Yani bu dünyada tek sorun yaşayan aile onlar mıydı, kendilerine iyi kötü anlayış gösteren bir öğretmeni bu hale düşürmeye hakları var mıydı? Çocukluk halimle olayları tam olarak değerlendirememiş olsam da kendimi öğretmenin yerine koyarak ona çok açık bir haksızlık yapıldığını hissetmiştim.
Empati duygusu insanın içindeki adalet ve vicdan duygusunu besler. Ancak adalet duygunuz ne kadar gelişmiş olursa olsun empati yeteneği farklıdır çünkü empati algılamanın ötesinde duygusal bir destek için de zemin hazırlar. Başkasının yaşadığı bir sorunu kendi sorununuzmuş gibi, hiç tanımadığınız bir kişiye yapılan adaletsizliği doğrudan size yapılmış gibi hissedersiniz. Karşınızdaki kişinin hissettiklerini hissetmeye başladığınız anda, karşınızdaki kişi de rahatlar, size güveni artar. Nihayet kendisini anlayan birisi çıkmıştır.
Eğer ben hissetmiyorum ama iyi rol yapabilirim derseniz hiç zahmet etmeyin, çünkü böyle bir hareket hemen belli olur. Empati yeteneği insanlarla da sınırlı değildir. Canı yanan bir canlının sesini duyduğunuzda yardım etmek istemenizin ana nedeni onun acısını içinizde hissetmenizdir.
Empati duygusu gelişmemiş bir kişi sanatçı, yazar, sporcu her şey olabilir ancak bir takımın parçası, hele hele bir yönetici kesinlikle olamaz. Rakamları, mekanları, projeleri herkesten iyi yönetse bile duyguları yönetemeyeceği için insanlarla baş etmeyi beceremez.
Burak Kaya
Not: OffCourse’un Empati Eğitimine katılarak bu konudaki yetkinliklerinizi artırabilirsiniz.