Doğru Anlamak İçin Sekiz Basit Öneri

İletişim çemberinin tamamlanması, verilen mesajın alınması ile oluşur. Bunun basit adı, anlamaktır. İlk bakışta “anlamak” konusu için bu işin en kolay tarafı denilebilir, ama bu kadar kolay olsaydı bu kadar çok iletişim kazası olur muydu? Peki anlamayı engelleyen unsurlar nelerdir ya da doğru anlamak için ne yapmak gerekir diye biraz düşünelim.

Her şeyin başında verilen mesajı anlayabilmek için en önemli ve birinci koşul dinlemektir. Muhatabımız konuşurken onu herhangi bir nedenle dinlemezsek mesajı anlayamayız. Dinlememenin ve bunu takiben anlamamanın veya yanlış anlamanın temelinde “varsaymak” gelir. Yani mesajı veren kişinin ne söylemekte olduğunu, sözlerini bitirene kadar dinlemeyenler (bir tutam sabır lütfen) söylenecek sözün ne olduğunu bildiklerini iddia ederler. Bunun en açık göstergesi, söz kesmek ve “Yani sen demek istiyorsun ki.” vb. söylemler kullanmaktır. Bunu demek yerine bırakın sonuna kadar konuşsun. İlla teyit etmek isterseniz cümlesinin sonunda “Ben böyle anladım, doğru mu anlamışım?” diye sorabilirsiniz. Var saymak tehlikelidir, dahası kendimize kazdığımız bir tuzak gibidir. Mesajı verenin tam olarak söylemediği bir şeyi söylediğini varsayıp ona cevap vermek hem iletişimi çıkmaza götürür hem de “beni dinlemiyorsun ki” suçlamasına maruz kalınmasına neden olur ki, bu da bir tartışmada sizi bir adım geri iter.

Yazılarımızı kaçırmamak için
haftalık bültenimize hemen üye olun!

Bülten üyeliği ücretsiz olup, haftada bir gönderim yapılmaktadır.

Anlamanın önündeki ikinci engel ise anlatılan konu veya söylenen sözcükleri bilmemek veya yanlış bilmektir. Olur mu, pekâlâ olabilir. Anadiliniz olmayan bir konuşma sırasında olabileceği gibi kendi dilinizde konuşurken de olabilir. Örneğin birisi size nano robotların tıpta kullanımı konulu bir şey anlatsa (ve siz tıp ve veya nano robot konusunda bilgili değilseniz) anlatılanları tam anlamıyla anlamanız zor olacaktır. Anlama, ancak bildik kavramlar üzerine olur. Bilmediğimiz ve duymadığımız bir sözcüğü ancak bildiğimiz başka bir veya birkaç sözcükle anlamaya, anlatmaya çalışırız. Yazının veya konuşmanın içinde bilmediğimiz kelime veya kavramlar varsa izleğini anlamamız da zor olabilir.

Anlamanın önündeki üçüncü engel jargon kullanımıdır. Belirli bir alan için geçerli olan tanımlama, kısaltma ya da isimlendirmeler herkes tarafından bilinmeyebilir. Siz bilebilirsiniz ama karşınızdakinin tam da onu bildiğinden emin olmadan cümle içinde kullanmak anlamayı zorlaştırır. (Örnek: sizin bu konuda bir SLA’nız vardır umarım.)

Son olarak anlamayı kısıtlayan önemli unsur önyargılardır. İnsanlar kolayca önyargılara varabilir. Durumlar, kişiler hakkında, insanların dünyayı anlamak üzere bazı toptan yargıları vardır. Bir kişiyi, durumu ya da ortamı severiz ya da sevmeyiz. Önyargılarımız, anlatılandan bağımsız olarak yanlış algı ve anlamalara yol açabilir.

Peki iyi anlamak için ne yapmalıyız:

1. Konuşan kişiyi dinliyoruz ve cümlesini bitirmesini bekliyoruz.

2. Anlamadığımız bir kavram ve konu varsa soru soruyoruz.

3. Anladığımızı teyit ediyoruz.

4. Bilmediğimiz bir konuda konuşuluyorsa ihtiyatla dinliyor anlamaya çalışıyoruz, gerekirse daha sonra araştırma yapıp farklı kaynaklardan o konuyu daha iyi öğreniyoruz.

5. Bilmediğiniz bir kelime olduğu zaman da o kelimenin anlamını soruyoruz veya öğreniyoruz. Örnek: İzlek ne demek?

6. Bilmediğimiz bir terminoloji ya da jargon kullanılıyorsa korkmadan, çekinmeden soruyoruz. Örnek: SLA ne demek?

7. Bir kelimenin anlamı hakkında şüphe duyuyorsak (özellikle soyut kavramlar) ya soruyoruz ya da araştırıyoruz.

8. Baba-anneanne nasihati olacak ama, çok kitap ve makale okuyor, kelime haznemizi geliştiriyoruz.

Son söz: Anlamak istemeyene davul zurna az gelir.

Fuat Yalçın