Bildiklerim Bilmediklerime Karşı
Sokrates, gelmiş geçmiş en bilge kişi sayılıyor ve o “bildiği tek şeyin hiç bir şey bilmediği “olduğunu söylüyor. Biz, bilgi çağında pek çok bilgiye maruz kalıyoruz, bunların birçoğu teğet geçiyor. Aklımızda kalıp uygularsak yani bildiğimizi hayata geçirirsek bir değere sahip oluyor ve onlar da gerçekten bildiklerimiz oluyorlar. Yanılgımız ise bildiklerimizin sınırını bilmemiz ya da bilmememizle başlıyor.
İngilizce vermekte olduğum Executive MBA dersinde geçenlerde bir kelime kullandım. Öğrencilerden biri o kelimeyi bilmiyordu. Çok bilinen ve kolayca akılda kalan ve kolay telaffuz edilen bir kelime olmadığı için bilmemesi normaldi, öğrencinin. Ancak bana döndü ve alaycı bir gülüşle “hocam bu kelime Lehçe olmasın” dedi? Bunu söyleyen öğrencinin yanında Polonyalı bir öğrenci olduğunu söylersem sanırım resim tamamlanır.
Peki neydi öğrencinin böyle düşünmesinin nedeni? Muhtemelen İngilizceyi iyi bildiğini düşünüyor ve kendi kelime haznesinin dışında bir kelime duyunca onu yadsıyordu. Düşünsenize etrafınızda bu kelimeyi bilmeyen birçok kişi olduğu anda azınlıkta kalırsınız ve onların standartlarında boğulursunuz. Hatta bir şeyler anlatmak durumunda kalabilirsiniz. O gün Allah’tan diğer arkadaşlarda akıllı telefonlar vardı; benim söylediğim sözcüğün nasıl yazıldığını hemen buldular. Siz siz olun bildiğinizi bilginin sınırı sanmayın. Sizin bilmediklerinizin de olabileceğini düşünün, araştırın. Hele hele bildiğiniz hakkında büyük iddialarda bulunmayın ve başkasına bu konuda söylediğinize dikkat edin.
Fuat Yalçın